12 Mart 2023, 22:19 tarihinde eklendi

Deprem Zararı Nedeniyle Açılacak Tazminat Davaları

Deprem Zararı Nedeniyle Açılacak Tazminat Davaları

Maddi ve Manevi Tazminat Davaları:

Depremde ölüm, yaralanma gerçekleşmesi hâlinde ölenin mirasçıları ile belirli yakınları ve yaralanan kişiler, taşınır veya taşınmaz malları zarar gören kişiler, aşağıda açıklanan durumlarda, maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir.


Öncelikle depremde meydana gelen zarar, deprem sebebiyle yıkılan, yarılan, düşen yapı eserinin kötü yapılmış veya gereği gibi bakılmamış olmasından kaynaklanmalıdır. Söz konusu yapı eseri bina, kule, direk, asansör, yol, köprü, kaldırım, pist, iskele gibi toprağa geçici veya sürekli olarak bağlı durumda bulunan ve insan eliyle yapılmış her tür yapıdır.

Yapı eserinin kötü yapılması bilimsel, fenni, teknik kurallara uygun yapılmaması anlamına gelir. İmar kurallarına ve bilimsel kurallara aykırı biçimde yapılması hâlinde eserin (binanın) kötü (ayıplı) olduğu sonucuna varılır.

Eğer binada oturan veya işyeri sahibi kişiler, yapının taşıyıcı kısımlarına zarar verdiği takdirde (duvarları yıkmak, kolonları kesmek gibi) bu davranış “müterafik (birlikte) kusur” sayılır ve duruma göre yapının kötü yapımıyla zarar arasındaki nedensellik bağının kesildiği sonucuna varılırsa sorumluluk doğmayabilir, nedensellik bağının kesilmediği sonucuna varılırsa tazminata hükmedilebilir.

Depremde yıkılan yapılar sebebiyle enkaz altında kalan kişilerin aranıp kurtarılması konusundaki faaliyetlerin idare tarafından zamanında, bilimsel ve teknik kurallara uygun biçimde yerine getirilmemesi sebebiyle gerçekleşen ölüm ve yaralanma nedeniyle zarar gören kişiler de maddi ve manevi tazminat isteme hakkına sahiptir. 

Sorumluluğun Dayanağı ve Sorumlunun Belirlenmesi

Eğer bina veya benzeri bir yapı eseri yıkılmış veya yıkılmasa da hasarlı hale gelmiş ise;

 Zarar gören, kiracı ise kira sözleşmesine dayanarak kiraya veren kişiye karşı tazminat davası açabilir. Eğer yapı yıkılmamış ve onarılabilir durumda ise kiraya verenden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini isteyebilir. Ancak kiraya verenin bir kusuru bulunmuyorsa tazminat ödemekten kurtulabilir ancak onarma yükümlülüğünden kurtulamaz.

Zarar gören, konut veya işyerinin sahibi ise satış sözleşmesine dayanarak satın aldığı kişiye karşı ya da eser sözleşmesine dayanarak yükleniciye (müteahhit) karşı tazminat davası açabilir. Eğer yapı yıkılmamış ve onarılabilir durumdaysa satıcıdan veya yükleniciden ücretsiz olarak ayıbın giderilmesini ya da ayıp oranında bedelin indirilmesini isteyebilir. Yapı yıkılmış veya ağır hasarlı hale gelmişse satış sözleşmesinde veya eser sözleşmesinde yapının sahibinin sözleşmeden dönme hakkı da saklıdır. Satıcı doğrudan zararları gidermekten ve onarma yükümlülüğünden kusuru olmasa bile kurtulamaz, ancak dolaylı zararları gidermekten kusuru olmadığını kanıtlayarak kurtulabilir.

 Zarar gören, konut veya işyerinin sahibi ise Yapı Denetimi Hakkında Kanun gereğince yapı denetim kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar görevlileri ve yapı yüklenicisine (müteahhidine) karşı tazminat davası açabilir. Yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılması bu yasaya göre sorumluluk sebebidir.

Zorunlu deprem sigortası (DASK) bulunan yapılar için Doğal Afet Sigortaları Kurumu, depremden dolayı meydana gelen maddi hasarlar için 25.11.2022’den itibaren 640.000 TL üst sınırına kadar olmak üzere ev sahibi olan sigortalıya sigorta tazminatı öder. Afet Sigortaları Kanunu madde 13’e göre “Zorunlu deprem sigortası bulunan ve deprem nedeniyle hasar gören binalara ilişkin tazminat, gerekli bilgi ve belgeler ile hasar tespitinin tamamlanmasını müteakip en geç otuz gün içinde ödenir”.

İsteğe bağlı deprem sigortası bulunan yapılar için sigortalıya sigorta şirketi tarafından sigorta poliçesindeki üst sınıra bağlı olarak meydana gelen maddi hasar için sigorta tazminatı ödenir.

Zarar gören ile arasında sözleşme ilişkisi olsun olmasın zarar görenler, yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi kusurlu kişilere ve kusuru olsun olmasın yapı eseri sahibine karşı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil hükümlerine göre tazminat davası açabilir.

Yüklenici, denetçi mimar ve mühendisler gibi yapının kötü yapılmasında her tür kusuru, ihmali bulunan kişiler, yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı sorumlu olur, bu kişilere karşı tazminat davası açılabilir. Yüklenicinin, binayı projelendiren mimarın, denetleyen mühendisin bilimsel ve teknik esaslara uygun şekilde davranmamaları, kalitesiz malzeme ve işçilik kullanmaları halinde kusurlu davrandığı kabul edilir.

Yapı eseri sahibi Türk Borçlar Kanunu madde 69 gereğince yapı eserinin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklik sebebiyle doğan zarardan yapıda otursun oturmasın o yapı sebebiyle zarar gören herkese karşı, kötü yapım veya bakımdan ötürü kusuru bulunmasa dahi sorumlu olur, bu kişiye karşı tazminat davası açılabilir.

Zarar gören kişiler, yerel yönetimlere veya valiliklere ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği (eski adıyla Bayındırlık ve İskân) Bakanlığına tazminat davası açabilir.

İmar Kanunu’na göre yapıya kat, inşaat ve oturma izni veren ya da imara ve iskana açılmaması gereken alanı imara açan yerel yönetimler ile imar planlarını onaylayan ve ruhsat veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı sorumludur.

Türk Borçlar Kanunu’na göre farklı hukuki sebeplerle zarardan sorumlu olan kişiler zarar görenlere karşı müteselsil olarak sorumlu olur, bu nedenle tazminat davası açma hakkına sahip kişiler aynı davada hepsine birden veya istediği birine veya birkaçına karşı dava açabilir.

Tazminat İsteyebilecek Kişiler ve İstenebilecek Zararlar

Deprem sebebiyle hasar gören veya yıkılan yapılar sebebiyle, ölüm gerçekleşmişse ölenin yasal mirasçıları, cenaze giderlerinin ve eğer ölüm hemen gerçekleşmemişse karşılanmamış tedavi giderlerinin ve iş göremediği sürede meydana gelen kazanç kaybının giderilmesini isteyebilir; ölenin ölmeden önce süregelen maddi desteğini veya ölmeseydi gelecekteki muhtemel maddi desteğini kaybeden kişiler (ölenin birlikte yaşadığı kişi, çocuğu, anne babası, nişanlısı gibi), destekten yoksun kalma zararının giderilmesini isteyebilir; ölenin yakınları (eş, anne, baba, çocuk gibi) ayrıca manevi tazminat isteyebilir.

Deprem sebebiyle hasar gören veya yıkılan yapılar sebebiyle, beden bütünlüğü bozulmuşsa (yaralanma, hastalık, engellilik gibi), yaralanan kişi, karşılanmamış tedavi giderlerinin, dürüstlük çerçevesinde yapılan bakım giderlerinin, geçici iş göremezlik hâlinde çalışamadıkları süreyle sınırlı olarak uğradığı maddi zararın (yoksun kalınan kazanç), çalışma gücünde kalıcı bir eksilme var ise, fiilen çalışmıyor olsa bile, sürekli iş göremezlik zararının giderilmesini isteyebilir ve ayrıca manevi tazminat isteyebilir. Ağır yaralanma hâlinde yaralananın yakınları sadece manevi tazminat isteyebilir.

Taşınır veya taşınmaz malların kısmen veya tamamen hasara uğraması hâlinde, mal sahipleri malda meydana gelen değer kaybı, onarım giderleri, onarım süresince malın kullanılamaması sebebiyle yapılan masraflar gibi maddi zararların giderilmesini isteyebilir.

Taşınır ve taşınmaz malları kısmen veya tamamen hasara uğrayanlar; delil tespiti yaptırmış iseler bu tespit aşamasında belirlenen zararı, tespit yaptırmamış iseler zararın kapsamını zarar görenin ispat yükü bulunmaktadır.

Uğranılan zararın tutarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.

Destekten yoksun kalma zararına veya cismani zarara uğrayanların zararı aktüerya uzmanı bilirkişilere hesaplatılır, başlangıçta zarar gören zarar tutarını tam bilemediği takdirde belirsiz alacak davası açabilir.

Açılacak davalarda davacılar, zarara olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesi istemelidir.

Davaların Tâbi Olduğu Süreler

Davaların tabi olduğu süreler bakımından idareye karşı açılan davalar ile diğerleri arasında ayrım yapılır.

İdare dışında kişilere karşı hukuk mahkemelerinde açılacak davalarda talep ve dava hakkının tabi olduğu zamanaşımı süresi;

Yapıda meydana gelen zarar satıcının veya yüklenicinin ağır kusurundan (kast veya ağır ihmal) kaynaklanıyorsa yirmi (20) yıldır, ağır kusur yoksa taşınmaz yapılar için beş (5) yıl, taşınırlar için iki (2) yıldır.

Dava sigorta sözleşmesine dayanıyorsa sigorta tazminatı alacağının muaccel olmasından itibaren iki yıl, herhâlde rizikonun gerçekleşmesinden itibaren altı (6) yıldır.

Yapı Denetimi Hakkında Kanuna dayanarak yapı yüklenicisine, yapı denetim firmasına, eser sahibi mimara, denetçi mimar veya mühendise, laboratuvar görevlilerine karşı açılan dava için yapının taşıyıcı sistemi için on beş (15) yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımları için iki (2) yıl olup bu süre yapı kullanma izninin alınmasından itibaren işler.

Dava haksız fiile ilişkin Türk Borçlar Kanunu hükümlerine dayanıyorsa zararın ve sorumlunun öğrenilmesinden itibaren iki (2) yıl, her durumda “fiilin işlendiği tarihten başlayarak” on (10) yıldır. Zarar yapının kötü yapıldığı tarihte değil depremle birlikte doğduğu için amaca uygun yorumla on (10) yıllık sürenin deprem tarihinde işlemeye başlayacağı kabul edilir.

 Ayrıca tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Dolayısıyla haksız fiile dayanan tazminat davasının tâbi olduğu zamanaşımı süresi, olası kastla öldürme hâlinde yirmi (20) yıl, bilinçli taksirle öldürme hâlinde on beş (15) yıldan az olmaz.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Kiraya verene, satıcıya, yükleniciye, sigorta şirketine karşı sözleşmeye dayanarak açılan davaların davalıların yerleşim yeri veya depremin olduğu yerdeki hukuk mahkemelerinde açılması gerekir.

Kira sözleşmesinde Sulh Hukuk Mahkemesi görevli mahkemedir.

Konut için yapılan satış, eser (yüklenicilik), sigorta sözleşmesinde Tüketici Mahkemesi görevli mahkemedir.

Ticari davalarda Ticaret Mahkemesi görevli mahkemedir.

Tüketici Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi Tüketici Mahkemesi sıfatıyla görevlidir.

Tüketici uyuşmazlıklarında ve ticari uyuşmazlıklarda kural olarak arabuluculuk dava şartı kabul edildiği için dava açmadan önce arabuluculuk süreci için başvuruda bulunulması gerekir. Bu başvuru yetkili mahkemenin bulunduğu yerdeki arabuluculuk bürosuna (Adliye Binasında) yapılır ve büro tarafından arabulucu tayin edilir. Ancak arabuluculuk görüşmesinde anlaşma şartı bulunmamaktadır, anlaşmanın sağlanamadığına dair tutanak ile birlikte dava açılabilir.

Yükleniciye, projelendiren mimara, denetleyen mimar veya mühendise, yapı denetim firmasına ya da yapı sahibine karşı açılacak dava haksız fiil hükümlerine dayanıyorsa davacı, davalının yerleşim yerindeki, depremin olduğu yerdeki veya kendi (davacının) yerleşim yerindeki Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açabilir.

*Kaynak: Depremzedeler İçin Hukuk Rehberi  Türkiye Barolar Birliği Yayınları : 410 İkinci Baskı: Şubat 2023, Ankara

Av Ahmet Can

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *