19 Temmuz 2021, 17:19 tarihinde eklendi

FİRMANIN ÖZKAYNAKLARINI ERİTMEYİN!

FİRMANIN ÖZKAYNAKLARINI ERİTMEYİN!

Genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinden “kişilik” kavramı gereği; birinci kişi işletme, ikinci kişi ve kişiler işletme sahip veya sahipleri, üçüncü kişiler ise bunların dışında kalan (işletme dışındaki) kişilerdir.

 Öz Kaynaklar, işletme sahip veya sahiplerinin varlıklar üzerindeki hakkını gösteren hesap grubudur. İki fonksiyonu vardır. Biri Kaynak Sağlar, diğeri ise Alacaklılara güvence sağlar.

 Kurumların ticari faaliyetlerden doğan zararları kurumlar vergisi beyannamesinde, her yıla ilişkin tutarları ayrı ayrı göstermek ve 5 yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararları kurum kazancından indirilebilecektir. Geçmiş yıl zararlarının mahsubunda en eski yıla öncelik verilecek, aynı yıla ilişkin hem diğer zarar hem de istisnadan kaynaklı geçmiş yıl zararının olması halinde istisnadan kaynaklanan zarar tutarı öncelikle mahsup edilecektir.  Mükelleflerce bir hesap dönemi içerisinde oluşan zararın, müteakip 5 hesap döneminde oluşacak kârlarla mahsup edilememesi halinde mahsup imkanı ortadan kalkmaktadır.

 Zarar mahsubu bu süre içinde gerçekleştirilemediği takdirde, oluşan zarar işletme zararı olarak değerlendirilmemekte ve sermayede meydana gelen zarar olarak dikkate alınmaktadır. Öz kaynakları eritmek kimsenin hakkı değildir. Öz kaynağın zarar görmemesi için 580 hesap yerine 296 geçici hesap kullanılması, genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygundur.

 Vergi Usul Kanunu’na göre zaman aşımı ve muhafaza/ibraz yükümlülüğünde süre 5 yıl olmakla beraber, geçmiş yıl zararının mahsup edilmesi durumunda, bu süreler mahsubun yapıldığı yıldan itibaren işlemeye başlayacaktır.

 Bilindiği gibi, ticari kâra matraha eklenecek unsurlar “kanunen kabul edilmeyen giderler” eklenip, matrahtan indirilecek unsurlar “indirim ve istisnaların” düşülmesiyle kurumlar vergisi matrahına ulaşılmaktadır. Kurumlar vergisi matrahı mali kâr olarak ortaya çıkar.

 Yanlış uygulamalar yüzünden, geçmiş yıl zararlarının mahsubuyla ilgili öz kaynak kalemleri alt üst edildiği görülmüştür.  

Şöyle ki:

  • Mali zarar yerine gelir tablosunun dibindeki ticari zararın indirildiği görülmüştür. Bu işlemin doğrusu Mali Zararın mahsubudur. Zaten mali zarar tutarı beyanname düzenleme programında “gelecek yıla devreden cari yıl zararı” satırında otomatik olarak gösterilmektedir. Mahsup edilecek zarar tutarı geçmiş yıl beyannamelerinin bu satırından kolayca bulunabilir.

Bu neden ile sermaye eritiliyor. Bu hatanın yapılmaması için yeterli ve iyi eleman iyi para.

  • Geçmiş yıl zararları kurumlar vergisi beyannamesinde doğru mahsup edilmesine rağmen Genel muhasebede işlem yapılmamış olması saptanmıştır. Bu neden ile sermaye eritiliyor. Burada sermayeye verilen zarar kanunen kabul edilmeyen giderlerin büyüklüğü veya küçüklüğü ile doğru orantılıdır.

 Bu hatanın yapılmaması için yeterli ve iyi eleman iyi para.

  • İşletme, zarar etmesine rağmen giderlerinin ve indirimlerinin bir kısmı vergi kanunları yönünden kabul edilmediği için vergi ödemek zorunda kalabilir. Ancak, ödenen bu vergiyi, ne cari dönem ne de gelecek dönemlerde vergi matrahından indiremez, zarar olarak mahsup edemez. Kaldı ki bu kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde de rahatlıkla görülebilecektir. Bir zararın (geçmiş yıl mali zararının) gelecek yıllar kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup olarak dikkate alınabilmesi için cari yıl kurumlar vergisi beyannamesinde “zarar" satırının oluşması gerekir. Cari dönemde ticari yönden zarar elde edilmesine rağmen, mali yönden bir zarar yoktur. Bu durumda gelecek hesap döneminde de 591- Dönem Net Zararı hesabından 580- Geçmiş Yıllar Zararları hesabına aktarılacak olan bu zarar kurum kazancından mahsup edilebilecek bir mali zarar değildir. Ancak, kâr dağıtımlarında ve yasal yedek ayrımlarında Türk Ticaret Kanunu açısından dikkate alınacak bir ticari zarardır.

 İşte bu durumda sermaye eriten bir işlemdir. Burada aktarılacak rakam 580 değil 296 geçici hesaba olmalıdır. Bu şekilde işlem yapmak genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun bulunmaktadır.

Matrah Artırımında Bulunan Mükelleflerin Zarar Mahsubu

Gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait zararların %50’si, geçmiş yıllar kârlarından mahsup edilmez” hükmü yer almaktadır.

 Böylece mevcut zararın %50 işletme zararı olarak değerlendirilmemekte ve sermayede meydana gelen zarar olarak dikkate alınmaktadır. Bu neden ile sermaye eritiliyor.

 Öz kaynağın zarar görmemesi için 580 hesap yerine 296 geçici hesap kullanılması, genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygundur.

 6736 Sayılı af yasası çıkmadan önce af yasaları bilançodaki öz kaynak kalemlerini alt üst etmiştir. Aftan yararlananlar muhasebe kayıtlarını yaparken “689. Diğer Olağandışı Gider ve Zararlar” hesabı yerine bilançonun aktifinde bir geçici hesapta yani 296 numaralı hesapta takip edilmesine olanak tanımıştır.

 Böylece Maliye bakanlığı;

  • Geçmiş yıllardaki af yasaları konusundaki muhasebeleştirmelerin yanlış olduğunu kabul etmiştir.
  • Şirketlerdeki “296” dışındaki kayıtların bilançoyu bozduğunu görmüştür.
  • Bu düzenlemenin olumlu olduğunu kabullenmiştir.

Kasa hesabında yüksek para bulunması:

Dönem sonu kasa bakiyesinin çok büyük meblağlarda olması halinde bu paranın kasada olamayacağı ve ortaklar tarafından kullanılmış olduğu gerekçesi ile örtülü kazanç dağıtımı sayılarak cezalı tarhiyata muhatap olabilir. Bu nedenle dönem sonu kasa bakiyesinin işletmenin büyüklüğüne iş hacmine ve kasa işlemlerinin yoğunluğuna uygun bir tutar olması gerektiğine dikkat edilmelidir.

 Diğer yandan dönem içindeki yüksekliğin uzun süre devam etmiş olması halinde bu tutarın aynı anlayış doğrultusunda adatlandırılarak gelir yazılması gerekmektedir.

 İşletmenin sahip olduğu bilanço gerçeği yansıtmaması ve kasada gösterilen paranın şirkette bulunmaması şirketin kredi almasına ve bilançosunun aktif pasif dengesini bozmasına neden olmaktadır. Bu miktarın başka hesaplarda gösterilmesi, şirketin gerçek durumunu yansıtmamaktadır. Bu fiil ve hareket muhasebede kasıtlı yapılan bir hiledir ve neticesinde suç işlenmiştir.

 Şirket ortakları şirket kasasını kendi cüzdanları gibi değerlendirmekte ve şahsi harcamaları ile şirket harcamalarını ayırmamaktadırlar. Uygulamada ortaklar tarafında şirketten çekilen değerler genellikle KKEG olarak gösterilmekte ve sorunun çözümlendiği düşünülmektedir. Ancak vergilendirilmeyen bir kazanç olarak bu gibi durumlar vergisel olarak risk taşımaktadırlar. Herhangi bir tespitte şirketler ciddi yükümlülükler altında kalabilmektedir.

Eğer şirket ortakları şirketten sürekli para çekmekte ise; getirilebilecek en hızlı çözüm; şirket yönetiminde bulunan ortaklara makul seviyelerde huzur hakkı verilmesi ve aylık bordro ile ücret olarak vergilendirilmesidir. Yâda yılsonlarında ortaklara kar dağıtımı yapılarak %15 oranında vergi kesintisinin ödenmesidir.

Sermayenin kaybı, borca batık olma durumu

 6736 Sayılı af yasası çıkmadan önce mali tablolarda zarar çıkabilmekte, öz varlıklar kaybedilmekte ve hatta sermayenin kaybı veya borca BATIKLIK durumları dahi doğmakta idi. Bu af yasası ile kullanıma başlanan 296 numaralı geçici hesap sayesinde azalma tamamen çare olmamıştır. Ancak yukarıdaki benzer durumlarda da genel Kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun düşecek şekilde sözü edilen 296 hesap kullanılırsa sermaye kaybı borca batık olma durumu ortadan kalkar.

 6736 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında kayıtların düzeltmesi nedeniyle “296-Geçici Hesap’a kaydedilen tutarın geçmiş yıl kârlarından veya yedek akçelerden mahsup edilmesi halinde, bu mahsup işlemi kâr dağıtımı olarak değerlendirilecek ve mahsubu yapılan tutar üzerinden de kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi yapılması gerekecektir.

 296 numaralı hesap vergisiz olarak 331 numaralı hesapla mahsup yapma imkânı vardır. Burada ortaklar razı olmazsa 296 numaralı hesap aktifte kalabilir hiçbir sakıncası yoktur.

Bankalardan kredi talep ettiğinizde öz kaynak yeterliliği saptamak için firmanın bilançosunu talep ederler. Yapacakları analiz çalışması neticesinde öz kaynak yeterliliğiniz yoksa ve öz kaynaklarınız negatife döndüyse taleplerinizi ret ederler.

Firmalar yabancı kaynaklar ile faaliyetlerini devam ettirirken bankalar öz kaynak yeterliliği istiyor ve bu yeterliliğin sağlanmasında borçların / öz kaynaklara oranını hesaplarlar ve bu oranın % 33 yani maximum 1/3 olmasını istiyorlar.

YMM/BD HASAN SANCAK

Kaynakça:

6736 Sayılı af yasası

5520 Sayılı KVK yasası

193 Sayılı GVK yasası

213 Sayılı VUK yasası

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *