Sermaye Azaltırsanız Vergisi Var!
Bilindiği gibi şirketler amaçlarını gerçekleştirebilmek için sermayeye ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle şirket kuruluşlarında belli tutarda sermayenin ödenmiş veya en azından taahhüt edilmiş olması gerekir. Özellikle finans gibi belli faaliyet alanlarında çalışacak şirketler için, faaliyetin önemine göre özel sermaye tutarları da belirlenebilmektedir.
Konunun Özü
Zaman içerisinde şirketlerin ölçekleri, ihtiyaçları büyüdükçe, yatırımları arttıkça daha fazla sermaye tutarına ihtiyaç duyabilirler. Bu durumda gerek aynî gerekse nakdi varlıklarla bu artışı karşılayabilirler. Diğer taraftan firmaların ölçeği veya ihtiyaçları azaldığında ilk başta şirkete tahsis edilen sermaye fazla gelebilir. Fazla gelen sermaye tutarı âtıl durama düşer. Bu durumda da şirketler sermaye azaltımına giderek âtıl kalan sermayeyi şirket dışına çıkarabilir, daha verimli alanlara kanalize edebilir, başka şirketlerin sermaye yapısını güçlendirmek için kullanabilirler.
Bazı hallerde de Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesinde olduğu gibi sermayeyi azaltmak bir zorunluluk olabilir.
Ticaret Kanunu’na Göre Sermaye Azaltımının Zorunlu Olduğu Haller
Anılan maddeye göre son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.
- Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer.
- Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulu, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Bu bilançodan aktiflerin, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine bildirir ve şirketin iflasını ister. Meğerki, iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olsun. Aksi hâlde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul olunur.
Anılan maddenin uygulanmasına ilişkin 2018 tarihli Tebliğe göre yönetim organı, şirketin mali durumundaki kötüleşmeyi ortadan kaldırmak veya en azından etkilerini hafifletmek amacıyla, uygun gördüğü sermayenin tamamlanması, sermaye artırımı, bazı üretim birimlerinin veya bölümlerinin kapatılması ya da küçültülmesi, iştiraklerin satışı, pazarlama sisteminin değiştirilmesi gibi iyileştirici önlemleri alternatifli ve karşılaştırmalı olarak aynı genel kurula sunar ve açıklar.
Sermaye Artırımı ve Azaltımı Önlemleri ve Eş Etkili Önlemler
Zararın, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisine eşit veya bu tutardan çok olması halinde, toplantıya çağrılan genel kurul;
- Kanun’un 473 ilâ 475 inci maddelerine göre sermaye azaltımı yapılmasına,
- Sermayenin tamamlanmasına veya
- Sermayenin artırılmasına karar verebilir.
Tebliğin 8’inci maddesine göre sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az üçte ikisi zarar sebebiyle karşılıksız kalan şirketin genel kurulu, kalan sermayeyle yetinmeye karar verdiği takdirde sermaye azaltımı Kanunun 473 ilâ 475 inci maddelerine göre yapılır. Sermaye ve kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının özvarlık içerisinde korunması şartıyla, sermaye asgari sermaye tutarına kadar indirilebilir.
Tebliğin Sermaye Artırımı başlıklı 10’uncu maddesine göre de;
Halka açık anonim şirketler için sermaye piyasası mevzuatı hükümleri saklı kalmak kaydıyla genel kurul tarafından;
- Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması ile eş zamanlı olarak istenilen tutarda artırımına karar verilebilir. Sermayenin azaltılması işlemi ile eş zamanlı sermaye artırımında nakdi sermaye taahhüdü Kanunun 344’üncü ve 585’inci maddelerine uygun olarak ödenir.
- Sermayenin zarar sonucu ortaya çıkan kayıp kadar azaltılması yoluna gidilmeden sermaye artırımına karar verilebilir. Bu şekilde yapılacak sermaye artırımında, tescil edilecek sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının öz varlık içerisinde korunmasını sağlayacak tutarın sermaye artırımının tescilinden önce ödenmesi zorunludur.
- Aynı genel kurul toplantısında, bedelleri tamamen ödenmek suretiyle, (b) bendindeki koşul aranmaksızın, sermayenin istenilen düzeyde artırılmasına ve daha sonra azaltılmasına karar verilebilir. Bu şekilde gerçekleştirilecek işlemler sonucunda, tescil edilecek sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının en az yarısının öz varlık içinde korunması zorunludur.
Maliye’nin Görüşü ve Uygulaması
İşte tüm bu sebeplerle zorunlu hale gelen sermaye azaltımı noktasında Maliye ile mükellefler sıklıkla anlaşmazlığa düşmekteydiler. Normalde sermayenin ortaklara iadesi verginin konusuna girmemektedir. Ancak iade edilen sermayenin kaynağına göre bu durum tartışmalı bir hal almaktadır. Bu noktada Maliye’nin görüşü en fazla vergi çıkacak şekilde uygulama yapılması yönünde olmaktadır. Maliye, sermaye azaltımı durumunda azaltılan sermayenin;
- Öncelikle hem kurumlar vergisi hem de kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi gerektiren kaynaklardan azaltıldığını;
- Sonra kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisi gerektiren kaynaklardan azaltıldığını,
- En son ise herhangi bir vergileme gerektirmeyen kaynaklardan azaltıldığını kabul etmektedir.
Maliye bu konudaki görüşünü hem verdiği özelgelerle hem de vergi incelemelerinde açıkça ortaya koymuştur.
Yargı Mükellef Lehine Kararlar Vermiştir!
Ancak bu konuya yargının bakışı tam olarak böyle değildir. Verilen mahkeme kararlarında genellikle vergiye tabi olsa da sermayeye eklenen kaynakların artık sermayenin bir unsuru haline geldiği, Maliye’nin en çok vergi çıkacak şekilde yaptığı yorumun hukuki dayanağının olmadığı konularına vurgu yapılarak önerilen tarhiyatlar kaldırılmıştır.
Konuyla ilgili olarak çeşitli vergi mahkemesi ve Danıştay kararları yanında Vergi Dava Daireleri Kurul Kararları da bulunmaktadır.
Kanuni Düzenleme ile Vergi İhdas Edilmiştir!
Maliye’nin aleyhine artan yargı kararları sonunda Maliye’yi harekete geçirdi. 09 Kasım 2022 tarihli, 32008 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7420 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 22’nci maddesi ile Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/B maddesi ile konu yeniden düzenlendi.
Bu yeni düzenleme, yargı kararlarında, Maliye’nin yaptığı yorumun yasal dayanağının olmadığı yönündeki eleştirileri ortadan kaldırma amacını taşımaktadır. Yürürlüğe giren yasal düzenlemeye göre;
a-) Sermayeye eklenen öz sermaye kalemlerinin, sermayeye eklendiği tarihten itibaren 5 tam yıl geçtikten sonra herhangi bir şekilde sermaye azaltımına konu edilmesi durumunda azaltılan tutar, oranlama yapılarak değerlendirilecektir. Buna göre:
- Önce kurumlar vergisine ve kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,
- Sonra kâr dağıtımına veya ana merkeze aktarılan tutara bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak öz sermaye kalemlerinin,
- En son ise başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni ve nakdî sermayenin
Toplam sermaye tutarı içindeki oranına göre vergilendirme yapılacaktır.
b-) Kurumların öz sermaye kalemlerini sermayeye ekledikleri tarihten itibaren 5 tam yıllık süre tamamlanmadan sermaye azaltımı yapmaları durumunda herhangi bir oranlama yapılmadan yukarıda belirtilen sıraya göre kaynakların kullanıldığı kabul edilecektir.
İkincil Düzenleme ile Netleşmesi Gereken Alanlar Var!
- Düzenlemeye bakıldığında öncelikle uygulamada 5 yıllık bir sürenin belirlendiği, 5 yıllık süre dolmadan sermaye azaltımı yapıldığında öncekine göre değişen bir durum olmadığı, 5 yıllık süre dolduktan sonra sermaye azaltımı yapıldığında ise azaltılan tutarla toplam sermaye tutarının oranlanması suretiyle bir vergileme yapılacağı anlaşılmaktadır.
- Kanun’da öngörülen bu 5 yıllık periyodun neye göre belirlendiği bilinmemektedir. 50 yıllık bir şirketin 30 yıl önce sermayeye eklediği bir tutar da aynı kapsama giriyor olabilir.
- Sermayenin içerisinde 5 yıllık süreyi hem dolduran hem de doldurmayan kaynakların mevcut olması durumunda ise sermaye azaltımının öncelikle bu süreyi doldurmamış kaynaklardan yapılmış kabul edileceği düzenlenmiştir.
- Özellikle Türk Ticaret Kanunu ve ilgili Tebliğ gereğince doğrudan sermaye azaltımı yapılması, eşanlı olarak artırım ve azaltım yapılması veya önce artırılıp sonra azaltım yapılabilir. Vergileme açısından bu tür durumların bir önemi olup olmayacağı ikincil düzenleme ile netleşebilecektir.
- Eğer sermaye azaltımı geçmiş yıl zararlarının mahsubu suretiyle yapılacaksa yine yukarıda yer verilen sıralamaya göre azaltım yapıldığı kabul edilerek vergileme yapılacaktır.
- Kanun maddesi yayımlandığı tarihte yürürlüğe girdiği için sermaye azaltımı yapmayı düşünen şirketlerin konuyu yeni düzenleme kapsamında değerlendirmeleri gerekecektir.
Bu konuyla ilgili sizleri bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Katkıları için teşekkürler,
Caner Atik, Yeminli Mali Müşavir
Şaban Küçük, Yeminli Mali Müşavir
Sevgi & Saygılarımızla,
Taxia | Tax & International Advisory
BİR CEVAP YAZ