28 Ekim 2023, 10:16 tarihinde eklendi

Şüpheli Ticari Alacaklar

Şüpheli Ticari Alacaklar

Şüpheli Ticari Alacaklar

Bu yazıda, şüpheli ticari alacakların belirlenmesi ve bu alacaklar için ayrılması gereken karşılıkların nasıl hesaplanması gerektiği yönünde bilgiler verilecektir.


Şüpheli Ticari Alacaklar Nedir?

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi, şüpheli alacakları şu şekilde tanımlamaktadır:

“Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan ve 3.000 (8.900) Türk lirasını aşmayan alacaklar;

Şüpheli alacak sayılır.”

Yukarıda belirtilen şüpheli ticari alacaklar için değer, değerleme günündeki tasarruf değerine göre pasife kaydedilebilir. Bu karşılık, hangi alacağa ait olduğu, karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda ise bu karşılık, teminatın geriye kalan kısmına öncelikli olarak kaydedilir.

Şüpheli alacakların daha sonra tahsil edilen miktarları, tahsilat yapıldığı dönemde gelir/gider hesaplarına kaydedilir.

İşletme hesabı esasında defter tutan mükellefler, yukarıdaki fıkralar kapsamında tespit edilen şüpheli alacaklarını defterlerinin gider kısmına ve bunlardan sonradan tahsil edilen miktarları ise tahsil edildikleri dönemde defterlerinin gelir kısmına, hangi alacaklara ait olduğunu gösterecek şekilde, kaydederler.

Bir alacağın şüpheli sayılabilmesi ve bu alacak için karşılık ayrılabilmesi için:

  1. Alacağın ticari veya zirai kazançla ilgili olması gerekmektedir. Dolayısıyla, bir alacak ticari veya zirai kazanç dışındaki diğer gelir kategorilerinden elde edilmişse, karşılık ayrılmaz. Örneğin, karşılıksız verilen krediler sonucu doğan alacaklar, hatır senetleri veya personelden kaynaklanan alacaklar için şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılamaz.
  2. Alacağın dava veya icra sürecinde olması gereklidir. Sadece formalite olarak dava icra dairelerine başvurmak, alacağın şüpheli hale geldiği anlamına gelmez. Bu formaliteye ek olarak, davanın ve icranın işletme tarafından ciddi şekilde takip edilmesi gereklidir. Diğer yandan, icra takibi başlatılmayan alacaklar için, başka firmalar tarafından icra takibi başlatıldığı gerekçesiyle şüpheli alacak karşılığı ayrılamaz.
  3. Alacağın dava ve icra sürecinde olmasa bile, yapılan protestoya veya yazılı olarak birden fazla istenmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olması gerekmektedir. Yapılan protestoya veya yazılı olarak birden fazla istenmesine rağmen ödenmemiş olan alacak için şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılabilir. Bu durum genellikle kalabalık müşteri kitlesine sahip olan perakende satış yapan büyük şirketler için geçerlidir.
  4. Alacak tahakkuk etmiş olmalıdır. Şüpheli hale gelmiş bir alacağa karşılık ayırabilmek için, alacağın daha önce gelir hesaplarına kaydedilmiş olması gereklidir. Yani alacağın tahakkuk etmesi ve vergiyi doğuran olayın gerçekleşmiş olması gereklidir.
  5. Alacak, değerleme gününde teminatsız olmalıdır. Ayni bir teminat olarak ipotek veya rehinle temin edilmiş alacaklar için karşılık ayrılamaz. Kamu kuruluşlarından olan alacaklar da aynı şekilde karşılık ayrılamaz. Kefaletle bağlı alacaklar da teminatlı alacak olarak kabul edilir. Değerleme gününde vadesi dolmuş ve asıl borçludan tahsil edilemeyen alacaklar için teminat olarak gösterilen kefilin ödeme yapamaması veya teminat olarak alınan çek ve senetlerin karşılıksız çıkması durumunda, her iki borçlu nezdinde dava veya icra takibi başlatıldığı takdirde, söz konusu alacaklar teminatsız olarak nitelendirilir ve karşılıkla gider olarak kaydedilebilir.
  6. Alacak, değerleme gününde şüpheli hale gelmiş olmalıdır.

 

 

Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı Ayrılacak Dönemin Tespiti

Vergi Usul Kanunu’nun 323. maddesi uyarınca, borçlusu tarafından vadesinde ödenmeyen alacaklar için yasal yollara başvurulduğu dönem, alacağın şüpheli hale geldiği dönemdir. Bu nedenle, vade ve yasal yollara başvurulma zamanı farklı dönemlere denk gelirse, karşılık vadenin dolduğu yılda değil, gerekli yasal şartın yerine getirildiği yılda ayrılacaktır.

Şüpheli alacak karşılığı uygulaması, isteğe bağlı bir uygulamadır. Bu nedenle, alacağın şüpheli hale geldiği dönemde karşılık ayrılamadığı durumlarda, ihtiyariliğin karşılık ayırmama yönünde kullanıldığı kabul edilerek, daha sonraki dönemlerde bu alacak için karşılık ayrılması mümkün değildir.

Gelir İdaresinin görüşü, davanın açıldığı yılda karşılık ayrılması yönünde olup, davanın açıldığı yıldan sonraki bir yılda karşılık ayırmanın mümkün olamayacağı yönündedir.

Böylesi bir tespit sonucu yargıya taşınan işleme ilişkin olarak Danıştay Dördüncü Dairesi’nde dava görülmüştür. Dördüncü Dairenin vermiş olduğu karar “Alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayrılmasının zorunlu olmadığı ve tahakkuk eden ancak yükümlü tarafından tahsil edilmeden  vergi dairesine ödenen katma değer vergisinin şüpheli hale gelen alacaklar için karşılık ayırırken soyutlanamayacağı” (Danıştay 4. Dairesinin 27.02.2003 tarih ve E.2002/1668, K.2003/563 sayılı kararı) şeklinde olup, mahkeme karşılığın sonraki bir yılda ayrılabileceği yönünde karar vermiştir.

İlk derece mahkemeleri ve Danıştay tarafından verilen kararların birbirinden farklılık arz etse de Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu 08.12.2006 tarih ve E.2006/291, K. 2006/334 sayılı kararı ile; dava ve icra safhasındaki bir alacağa sonraki yıllarda karşılık ayrılamayacağı yönünde karar vermiştir. Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, vermiş olduğu Kararın gerekçesinde, “şüpheli alacak karşılığının, ancak alacağın şüpheli hale geldiği yılda ayrılabileceği, şüpheli alacak karşılığı ayırmanın yükümlülerin ihtiyarına bırakılmasının, onları en çok kâr sağladıkları yılda şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluna iteceği, bunun ise Kanun koyucunun amacına aykırı düşeceği” yönünde değerlendirmelere yer vermiştir.

Yargıya intikal eden uyuşmazlıklarda, Danıştay’ın kararları genellikle alacağın şüpheli hale geldiği yılın şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılması yönündedir.  Bu görüş, alacağın şüpheli hale geldiği dönemin geçmesi halinde, yeni değerleme günlerinde de tasarruf değerini koruyacak alacak için karşılık ayırma hakkının ortadan kalkacağının kabulünü içermektedir.

Şüpheli Ticari Alacaklar Karşılığı Ayrılmasında Özellik Arz Eden Konular

Şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılırken, mükelleflerin dikkat etmeleri gereken ana başlıklar aşağıda açıklanmıştır:

  1. Şahsi kefaletle verilen alacaklar, teminatlı alacak olarak kabul edilir. Yurt dışında bulunan alacaklar için gerekli prosedürün yerine getirilmesi koşuluyla şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabilir. Holdinglerin iştiraklerinden olan ticari alacaklar için de karşılık ayrılır.
  2. Şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılırken, ticari alacakların KDV dahil tutarları değerlendirilmelidir. Çünkü KDV, alacağın bir parçasıdır. Bu konuda farklı görüşler olmasına rağmen, genel uygulama, tahsil edilmeyen KDV için gerekli şartların yerine getirilmesi durumunda şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceği yönündedir. 333 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği’nde de bu konuda yer alan şartların mevcut olması, alacağın ilgili dönemin kayıtlarına geçmesi ve KDV beyannamelerinde beyan edilmesi halinde, KDV için de karşılık ayrılmasının mümkün olduğu belirtilmiştir.
  3. Hatır senetleri için karşılık ayrılamaz.
  4. Dövize endeksli veya döviz cinsinden olan şüpheli ticari alacaklar için karşılık ayrılması durumunda, bu alacağa bağlı olarak ortaya çıkan kur farkları da şüpheli alacak olarak kabul edilerek karşılık ayrılır.
  5. Verilen avanslar için karşılık ayrılmaz. (Eğer öncesinde hasılat hesabına kaydedilmediyse) (Konu hakkında aksi yönde görüşler de mevcuttur)
  6. Konkordato nedeniyle karşılıksız kalan alacak değersiz alacak olarak zarar yazılacağından (VUK md. 322) karşılık ayrılamaz.
  7. Kamu kurum ve kuruluşlarından olan alacakların devletin güvencesi altında olması nedeniyle vergi idaresi karşılık ayrılamayacağı görüşündedir.
  8. Temlik edilen alacaklar için karşılık ayrılamaz, temlik alınan alacaklar içinse alacağın niteliğine göre karşılık ayrılabilir.
  9. Aciz vesikasına bağlanan alacaklarda alacağın tamamı için değil, bu vesikada yer alan tutar kadar karşılık ayrılabilir.

 

 

Şüpheli ticari alacaklar konusuyla ilgili bazı Danıştay kararları aşağıda özetlenmiştir:

  • Alacaklı tarafından borçlunun mallarının haczedilmesi durumunda, haczedilen malların alacağı karşılayacak değere sahip olması ve alacağın teminata bağlanması halinde, şüpheli alacaktan bahsedilemez.
  • Şüpheli alacak karşılığı ayırmak zorunlu olmasa da, henüz tahsilatı imkânsız hale gelmemiş, sadece şüpheli hale gelmiş alacaklar için iradesini karşılık hesabında ayırmamak yoluna giden mükelleflerin, bu alacakları zarara uğratmaları hukuka aykırıdır.
  • Konkordato sebebiyle karşılık ayrılarak zarara uğratılan şüpheli alacakların, konkordato sonucu teminata bağlanmaları halinde, şüpheli alacaklar listesinden çıkarılarak o yıl kârına eklenerek tashih edilmeleri gerekmektedir.
  • Karşılık ayrılabilmesi için, o alacağın ticari işletmeye dahil bir malın satışından veya yapılan bir hizmetten kaynaklanmış olması gereklidir.
  • Ortaklık payının devri nedeniyle tahsili şüpheli hale gelen alacak için, mükellef ferdi işletmesinde şüpheli alacak karşılığı ayıramaz.
  • Herhangi bir nedenle şüpheli hale gelen alacak için karşılık ayrılmaması, ortaya çıkan yeni bir nedenle aynı alacak için karşılık ayrılmasına engel teşkil etmez.
  • Şüpheli alacaklar karşılığının, alacağın şüpheli hale geldiği tarihte ayrılması zorunlu değildir. Önemli olan alacağın belirtilen niteliklere sahip olup olmadığıdır.
  • İcra takibinin yeterince izlenmemesi nedeniyle dosyası takipten düşen alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

Konkordato İlan Eden Bir Firmadan Olan Alacak Şüpheli Alacak Mıdır?

Vergi idaresi, konkordato ilan etmiş firmalarda alacağı bulunan firmaların söz konusu alacak tutarlarını şüpheli alacak olarak kabul etmiyor. Bu nedenle, firmalara bu alacak tutarları için karşılık ayırmalarına ve dönem gideri olarak kaydetmelerine izin vermiyor. Maliye idaresine göre konkordato ilan eden firmalardaki alacaklar, normal bir alacak kategorisine dahil ediliyor. Bu konuda İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 11.05.2017 tarihli ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-105 [VUK-1-20178]-129208 sayılı özelgesi bulunmaktadır. Bu özelgeye göre hareket eden mükellefler, konkordato ilan eden şirketlerde bulunan alacakları şüpheli alacak olarak kaydedemiyor, karşılık ayıramıyor ve dolayısıyla bu alacakları dönem giderlerinde gösteremiyorlar.

Danıştay ise; yargıya intikal etmiş bir konu hakkında ilk derece mahkemesinin mükellef aleyhine vermiş olduğu kararı bozarak, konkordato ilan eden şirketten olan alacağını şüpheli alacak olarak kaydeden, bu tutara karşılık ayırıp dönem gideri olarak kaydeden mükellefi haklı bulmuştur. Danıştay 4. Dairesi’nin Karar’ında; “konkordato kapsamında bulunan bir alacak, VUK’un 323. maddesi uyarınca şüpheli alacak niteliğinde bulunduğundan, bu alacak için karşılık ayrılmasında Kanun’a aykırılık yoktur.” ifadesi yer almaktadır. (Dn. 4. D.’nin, 07.03.1995 tarih ve E. 1994/1124, K. 1995/955 sayılı Kararı.)

Sonuç

Bu yazıda, şüpheli ticari alacakların tanımı, belirlenmesi ve karşılık ayrılması süreci detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Sonuç olarak, şüpheli ticari alacakların doğru bir şekilde belirlenmesi ve karşılık ayrılması, vergi mevzuatına uygunluk açısından önemlidir. Bu konuda Vergi Usul Kanunu’nun ilgili maddeleri ve Danıştay kararları da rehber niteliktedir.

Av Fatih Aras

https://www.fatiharas.com/

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *